Küle dönmüş avuçlarımda (ya)saklı ses tonu
Bildiğim bilmediğim tüm dillerde kapandı konu
Bir "sen" bildim, bir senle bildim, bilsen bittim!
Geri dönüşü yok(m)uş misali, gelmiyor sonu.
Hasta kalbim, bilmediğin kadar yorgun
Hâli öylesine bîtap, öylesine düşlere vurgun
Bir ân diledim, bir anda dilendim, sanma dinlendim!
İçimde bir çocuk, ağlamaklı hâli, olmuyor olgun.
"Hani?" kadar dört harfli değil düş kırıklığı
"Çöl"ün üç harfi de anlatamıyor bu kuraklığı
Bir harfle vardım, bir harfte kaldım, bir harfti sancım!
Noktalar ve heceler de kapatmıyor o uzaklığı.
Bugün gelmeden yarınlarım bitti
Bir gün gelmeden "o gün"lerim gitti
Günler ayları kovmadı, geceler yitti!
Bu neydi, hiç başlamadı, erken bitti. . .
İsimsiz Günlükler
18 Ekim 2015 Pazar
4 Nisan 2015 Cumartesi
Senli Sensizlik
Bir gece daha geçiyor. Karanlık, soğuk ve kasvetli bir gece
daha…
Her gece çıkıp gitmeyi düşündüm. Benim için gitmek, senin
için gelmek… Ama ne sen istersin artık ne de ben her zamanki gibi becerebilirim
gitmeyi. Ama sen çok başarılısın. Yerin yurdun belli ama gidiksin. Yoksun
diyemiyorum. Yoksun demek çektiğim ızdırabı küçümsemek, yok saymak olur.
İnsan çok çabuk değişiyor. Senin için demiyorum değişmedin
aksine ilk günkü gibisin, güzel, göz kamaştıran, akıllı, mantıklı, kalpsiz,
inatçı, gerçekçi. Ama duygular değişiyor işte. Nefret ediyorum da demiyorum
aksine ilk günkü kadar seviyorum seni. Ama gülüşün huzur verirken canımı
yakıyor, içimi kanatıyor. Gülme demiyorum, gül ama ben gülemiyorum işte. Sen
olmayınca olmuyor.
Güzel dileklerde bulunmuştun bana. Hayatta başarılar, iyi
notlar, iyi dostlar, güzel ilişkiler dilemiştin. Hiçbiri yok. Sen dedin diye
değil, sana inat değil. Sen bunları beraberken söyledin, ihtiyacım olmamasına
rağmen. Sen varken en güzel ilişki benimdi, en iyi dost sendin, sen varken kim
ne yapsın başarıyı. Kuru ekmek soğana razı olur ya insan öyleydi işte. Şimdi
bunların hepsine ihtiyacım var ama olmuyor. Resmen lanetledin beni.
Denizden nefret eder oldum, gökyüzüne bakamaz, gömleklerimi
giyemez oldum. Kalem tutamaz oldum. “Kullandıkça beni hatırla” demiştin. Sen
varken hatırlamama gerek yoktu sen yokken hatırlamak çok zor. Tek bir kere bile
kullanmadım. Hayır bir kez bile. Elimden düşürmüyorum ama kullanamıyorum. Garip
bir hal benimkisi.
Her şeyi lanetledin belki de bilmiyorum. Aldığın sandığın
içine koyduklarımı kullanamaz oldum. Üstü kapkalın bir toz tabakasıyla kaplı.
Ne silebiliyor, ne açabiliyorum. Bana hediye ettiğin şarkılar var bir de, bir
kez bile dinlemedim bir daha. Seni hatırlatan ne varsa uzağım işte. Beraber
okuduğumuz kitap yarım kaldı. Elime alamıyorum. İlk sayfasında sen olan var bir
de. Her yanım senken sen yanımda değilsin ya…
“Gönlüm beklemeye razı olmadı.” Bunu okuduğumda mutlu olmuştum ben biliyor musun?
Şimdi düşününce keşke bekleyebilseydi diyebiliyorum sadece.
“Sözünü tutamasan da….” Hangi birini tutabildim ki?
“…………………” BAŞARAMADIM. Sen biliyordun, herkes biliyordu. Bir
tek ben bilmiyordum ve ben başaramadım. Artık hiçbir şeyi başaramıyorum zaten.
Beni senle sensizliğe terk ettin beni. Neredesin neden
oradasın bilmiyorum. Tek düşündüğüm senken tekrar sevebilir miyim bilmiyorum.
Ben çok korkuyorum.
10 Ağustos 2014 Pazar
Yazmayan Daktilo
*çıt çıtçıt çıt çıtçıtçıtçıt şlink ciiiyk çıtçıtçıt çıt*
Daktilonun mürekkebi bitmişti bitmesine ama hala onu dövmeye devam ediyordu . Sanki en yakın arkadaşıyla yumruk yumruğa kavga ediyordu. Kağıda üzerinde mürekkep bulaşı kalmış harfler dağınık bir şekilde kağıda nakşoluyordu. Boş kağıtları takıp bir miktar kirlenmiş şekilde daktilodan çekip alıyordu. Sonra yerine bir yenisini yerleştiriyordu.Yeni kağıda başlamadan önce bir önceki kağıttaki leke sayısını sayıyor ve hangi harf olduğu ile birlikte daktilosunun yanında duran not defterine yazıyordu.Lekeleri lacivert pilotlu kalemle karalıyordu ve kağıdı bitenler kutusuna bırakıyordu.
2 Nisan 2014 Çarşamba
Koşarak Uzaklaşmak
Gözlerine aynadan bakmak... İçten içe ne anlatmak istediğini oradan çözmeye çalışmak... Kalp atışlarının yetersiz kaldığı o anlamı, orada aramak... O sorunun cevabını içeren mi, yoksa soruyu soran mı aynadaki bakışlar? Hem "evet", hem "hayır"la birlikte sadece bakmak işte...
Bir "ben" gizli aynadakinde... Zaman zaman "biz"den ötürü kayıp, zaman zaman "sen"de mahkûmluğu ile cebelleşen bir "ben"... Birisinin yokluğuna teslim olmuş, kendi varlığını sürdürme sınavındaki bir "ben"... Yine o birisi için süslediği kelimelerini, yine o bakışlara gizlemiş; şimdi ise onları aramaktaki "ben". "Ben"i "sen"de kaybetmiş bir "hiçkimse" vardır aynada. Belki de "herkes"...
İçsel karmaşanın şiddetince anlamını yitirir cümleler. Bakışlar da bir o kadar anlamsız, bakan da bir o kadar boş... Bu yüzden, aynadakine sadece bakarsın.
Cevap vermez aynadaki. Cevap bekler. Sen sorarsın, cevabı o bekler. Soru da sormaz. Sadece cevap bekler. Verilir bazen o cevap suskunlukta. Gözlerin duyar senin yerine, kalbin duyar. Kulakların duymaz, zihnin de...
Duymadığın, anlamadığın, çözemediğin, bulamadığın, kim olduğunu bilmediğin o aynadaki; kalabalık getirir senin yalnızlığına. Bakmakla olmayacağını çözmen ise, çok süre sonra gerçekleşir. Ya tanışmalısındır artık o aynadakiyle, ya da bırakıp kaçmalısındır onu... Kaçmalı, bırakıp kaçmalı; arkana bakmadan, koşarak uzaklaşmalısındır.
Uzaklaştıkça uçup gider kelimeler, sorular, anlamsızlıklar, anlamlar... Sen koşarsın, senin rüzgarının şiddeti ile birbirine çarpar soru işareti ile bitenler... Sonra üst üste binerler. Artık umursamazsın, koşarak uzaklaşırsın.
Koşarak...
Bir "ben" gizli aynadakinde... Zaman zaman "biz"den ötürü kayıp, zaman zaman "sen"de mahkûmluğu ile cebelleşen bir "ben"... Birisinin yokluğuna teslim olmuş, kendi varlığını sürdürme sınavındaki bir "ben"... Yine o birisi için süslediği kelimelerini, yine o bakışlara gizlemiş; şimdi ise onları aramaktaki "ben". "Ben"i "sen"de kaybetmiş bir "hiçkimse" vardır aynada. Belki de "herkes"...
İçsel karmaşanın şiddetince anlamını yitirir cümleler. Bakışlar da bir o kadar anlamsız, bakan da bir o kadar boş... Bu yüzden, aynadakine sadece bakarsın.
Cevap vermez aynadaki. Cevap bekler. Sen sorarsın, cevabı o bekler. Soru da sormaz. Sadece cevap bekler. Verilir bazen o cevap suskunlukta. Gözlerin duyar senin yerine, kalbin duyar. Kulakların duymaz, zihnin de...
Duymadığın, anlamadığın, çözemediğin, bulamadığın, kim olduğunu bilmediğin o aynadaki; kalabalık getirir senin yalnızlığına. Bakmakla olmayacağını çözmen ise, çok süre sonra gerçekleşir. Ya tanışmalısındır artık o aynadakiyle, ya da bırakıp kaçmalısındır onu... Kaçmalı, bırakıp kaçmalı; arkana bakmadan, koşarak uzaklaşmalısındır.
Uzaklaştıkça uçup gider kelimeler, sorular, anlamsızlıklar, anlamlar... Sen koşarsın, senin rüzgarının şiddeti ile birbirine çarpar soru işareti ile bitenler... Sonra üst üste binerler. Artık umursamazsın, koşarak uzaklaşırsın.
Koşarak...
25 Mart 2014 Salı
Bitti dediysem bitti...
Gerçek bir hikaye yazmak istiyorum buraya ama ne parmaklarım hareket edebilecek güçte, ne kalbim atacak... Ben öldüm size iyi ölümler...
22 Mart 2014 Cumartesi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)