18 Aralık 2013 Çarşamba

Uçurum Kenarı Dialogları 11

-Buraya gelip durmandan bıktım artık.
-Kafamı kesip camdan aşağı atasım var.
-Peki
-Bu kadar mı?
-Neyin olduğunu, neden bu halde olduğunu, neyin bu düşünceye sebep olduğunu sormasam bile sen anlatacaksın. O yüzden yorulmayayım demiştim ama senin karşındayken ne mümkün yorulmamak.
-İyiydi bak bu, baya kırıcı ve agresif.
-Kafanı keseceksin, bu mu agresif?
-Sözler hareketlerden daha çok can yakıyor. Hedef aldıkları yerler farklı.
-Aslına bakarsan aynı. İkisi de kalbini hedef alıyor ama etin kemiğin buna izin vermiyor ama sözler kulağından kalbine doğru yol alıyor. Orada yankılanıp duruyor. Çoğu zaman da tamamen susmuyor.
-Benim kalbimde tek bir ses yankılanıyor o zaman. Benimki, her defasında daha yüksek çıkıyor sesi, her defasında etrafı yakıp yıkıyor.
-Biliyorum. Kalbine zarar verecek sesleri  bastırsın diye en fazla yankılanan ses seninki.
-Ama hesaplayamadığım bir şey vardı. İnsanın kendi sesi ile karşısındakinin sesinin oluşturduğu hasarın arasında dünyalar kadar farkın olabileceğini hesaplayamadım. Üstelik benimki diğerlerinden daha yüksek çıkıyor.
-Biliyorum dostum. Kimse kırmasın kalbini diye paramparça ediyorsun sürekli. Ufacık parçaları bile un ufak ediyorsun, ortalıkta bir şey göremeyip kırıklara yöneliyorlar çünkü. Bu yüzden sen de sesim daha yüksek çıksın da hasar vermesinler diye, kırıkları kırmasınlar diye daha fazla bağırıp, parçalanmayacak haldeki parçaları bile kırıyorsun.
-Peki ne için? Hangi salak yapar ki böyle bir şeyi sence? Niye yapar ki? Ha, niye yapıyorum bunu?
-Kendine yaşattıklarının en ufak bir parçasını bile yaşatmaktan korkuyorsun karşındakine. Çünkü insan intikam yemini eder ve intikamını alır.
-Benim gibi kendi üzerinde hakimiyeti olmayan insanlar yapar bunu.
-Yanlış düşünüyorsun. "Benim yaptığımı beğenmemişti" diye beğenmediğini söyleyenlerle dolu bu dünya. Bizim düğüne gelmedi diye düğünlere gitmeyenler var. Ne kadar basit değil mi?
-Bunları yapmayan insanlar yokmuş gibi konuşuyorsun.
-Elbet var ama her geçen gün dirençleri kırılıyor. Çünkü yaptığın güzel şeyler karşılığında güzellik bekliyor insan. Bunları hemen almak istiyor. Ama alamayınca iyiliği içten yapmayı bırakıyor. Bu yüzden cennet diye bir yerin var olduğu bildirilmiş bence. İyi şeyler yapanlar insandan göremese bile en sonunda bir iyilik göreceklerinin bilincinde olsun diye. İyilik yap denize at, balık bilmezse halik bilir.
-Denize balıklar yesin diye attığım ekmeklerin balıklar tarafından yenmediğini bilmeme rağmen denize ekmek atmaya nasıl devam edebilirim? Halik'e nasıl hesabını veririm, demez mi bana sen bu balıkların karnını niye doyuramadın diye?
-Bu sorunun cevabı çok basit aslında, son sorunun cevabının ne olduğunun kendin de farkındasın aslında.
-Neymiş?
-Devam etmek. Bir kere attın, yemedi mi? Bir daha at, ekmek sanmamıştır. Bir kere daha attın, yine mi yemedi? Ekmeğin karnını doyuracağını bilmiyordur. Bir kere daha attın, yemedi. Ekmeğin  ne olduğunu bilmiyordur. Bir kere daha attın, hala mı yemiyor? Karnı aç değildir. Bir kere daha at ama sen. Yine yemezse karnının doyması gerektiğini bilmiyordur.
-Asıl sorunuma cevap vermedin. Nasıl devam edeceğim bunu yapmaya?
-En kötüsüne hazırla kendini; karşılık görmeyeceğini bilerek yap.
-Biliyorum zaten bunu hatta tecrübeyle sabit.
-Bilmekle uygulamak arasındaki kalın duvara çarpıp duruyorsun o zaman.
-Nasıl kıracağım o duvarı.
-Bağırmayı bırak, biraz olsun sus.Sesin o kadar gür ki kimseyi duymuyorsun. Yaşı da yakıyorsun kurunun yanında. Kendi sesini bastır, en kötüye hazırla kendini. En kötü bile şu an çektiğin acıdan daha iyidir. Kendin demedin mi zaten kendi sesim daha fazla zarar veriyormuş diye. Sussan kanayanları durduracak belki hiç duyamadığın sesler. Kırıklara yönelenler belki kırmak için değil tamir için gidiyor, hiç izin verdin mi ki?
-Gözlerindeki ateşi görebiliyorum, o ateşi görünce emredilmiyor mu "ATEŞ" diye. Ne yapacağı belli olanı durdurmamak aptallık değil mi?
-Ne yapacağı belli olan mı? Gariban dostum... Ateşi görüyorsun da ateşin nedenini görebiliyor musun? Savaşta olmadığın halde savaş açıyorsun, sana savaş açtığını iddia edip "ATEŞ" diye bağırıp ortalığı ateşe gark ediyorsun. Kafanı kesmene gerek yok artık değil mi?
-Susup devam edeceğim yoluma...

5 Aralık 2013 Perşembe

Yılan ile Sivrisinek

Bir zamanlar iki arkadaş varmış. Ama ne arkadaş? Yedikleri içtikleri ayrı gitmez, ağızlarından çıkanlar farklı çıkmaz, kalpleri hep aynı atarmış. Bazıları onlar için "ruhları aynı anda yaratılmış" dermiş.