5 Aralık 2013 Perşembe

Yılan ile Sivrisinek

Bir zamanlar iki arkadaş varmış. Ama ne arkadaş? Yedikleri içtikleri ayrı gitmez, ağızlarından çıkanlar farklı çıkmaz, kalpleri hep aynı atarmış. Bazıları onlar için "ruhları aynı anda yaratılmış" dermiş.
Her gün birbirleriyle şakalaşır, latife ederlermiş, birbirleriyle alay ederlermiş. Bu iki arkadaşın en büyük zevkleri buymuş. Biri bir kere söyler, lafın ağırlığın altında kalan arkadaşını seyre dalarmış. Bırakıp kendi başına, "düşünsün dursun, çözmeye çalışsın" dermiş. O haldeki arkadaşını seyretmekten haz alırmış. Diğeri arkadaşının ne laf ettiğini anlayınca başlarmış laflarını birbiri ardına sıralamaya. Arkadaşının bu hali karşısında kızarıp büzüşen arkadaşının o halinden de o zevk alırmış. Kendilerini bildiklerinden beri bu şekilde süre gelen alışkanlıklarına asla kırılmaz, üzülmezlermiş.

Günlerden bir gün bir yaban gelmiş köylerine, kasabalarına. Bu yabanı biz misafir ederiz demiş arkadaşlardan biri, diğeri hayır biz misafir ederiz diye karşılık vermiş. O sırada tatlı bir sürtüşme filizlenip boy vermeye başlamış. Bu sürtüşme bu arkadaşların laf dalaşına dönüşmüş ve yaban şaşırmış. "Ya durun." demiş, "siz benim duyduğum o mükemmel iki arkadaş değil misiniz? Hani ruhları bir yaratılan?" İkisi de aynı anda "Evet, bize öyle derler." demiş. "E, ne yapıyorsunuz o zaman, bu hal ne?" diye sormuş merak içindeki avam. Korkmuş iki arkadaşı birbirine düşürüp kırdırmaktan. Köylülerden biri görüp yanlarına gelmiş ve durumu açıklamış. "Ya misafir, sen bunları bilmezsin biri diğerine bir laf eder kırk saat düşünür biri diğerine kırk laf eder kırk saat sürer." demiş. "Bunların arasına girme bunlar birbirine ne küser ne de üzülür kırılır." demiş. Durumu anlayan yaban susmuş o da seyre dalmış.

Köylünün dediği gibi de çıkmış. Arkadaşlardan biri bir laf etmiş diğeri susmuş kalmış. Beklemiş suskunluk içinde. Sonra anlayınca ne dendiğini kırk tane laf söylemeye başlamış. Yabanın aklına yılan ile sivrisinek gelmiş bu iki arkadaşın laf dalaşından.

"Bir gün büyük kadılardan birine bir ahali gitmiş. Kadının huzuruna davet ettiği ahali kadıya sormuş: "Ey kadı efendi sivrisinek mi beter yılan mı?" Kadı bir durmuş, yanlış söylemek bana yakışmaz diyerek beklemiş. Tahayyül etmiş durumu. Sonra ahaliye bakmış başlamış konuşmaya. "Yılan demiş sinsidir, sürünür durur, avını bekler, yaklaştı mı bir kere sokar, bir kerede de yutar. Bir tehdit yaklaştı mı hayatını korumak için kendini ilk önce belli eder, hala inatla yaklaşmaya devam ediyorsa sokar ve onu da öldürür.Yılanın soktuğu eğer bir hayvansa görmez onu ama bir insansa fark eder oralarda yılan olduğunu. Yılan soktuysa eğer bir adamı kendi kaşınmıştır. Kaşınmışsa da sonucu ölümdür." Ahaliye bakmış tekrardan ve devam etmiş. "Sivrisinek demiş sinsidir, uçar durur, en olmadık yerlere konar, orada avının uyumasını, savunmasının düşmesini bekler, savunması bir kere düştü mü kırk kere de sokar yüz kere de sokar. Ta ki karnı doyuncaya kadar. Bir tehdit fark etti mi uçar, kaçar gider. Sivrisineği ne hayvan fark eder, ne insan fark eder. Vızzzz diye uçar durur. Duyarsan belki ama uçarken de sivrisineği görmesi zor olur. Sivrisinek de insanı sokar. Soktuysa da o adam kaşınıp durur. Kaşıntısı o adamı öldürmez ama süründürür." Ahaliye dönmüş yine, suratlarda geldiklerinde olduğu gibi soru işaretleri. Kadı ahaliden biri tam bir şey söyleyecekken söze tekrar başlamış. "Şimdi hadi gidin kim yılan kim sivrisinek kendiniz karar verin."

Dipnot: Bu hikaye de http://isimsizgunlukler.blogspot.com/2013/06/ufak-bir-tas.html benim kalemimden çıkmadır. Alıntı, duyum üzerine yazılmış bir şey değildir ki acemiliğinden anlamışsınızdır bunu...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder