-Bir insana nasıl güvenebilirim?
-Güvenemezsin.
-Hiçbir zaman mı güvenemem?
-Evet.
-Güvenen insanlar var ama.
-Yani?
-Ben niye güvenemiyorum.
-En yakın dostuyla bile duygularını paylaşmayan bir insan, nasıl hiç tanımadığı birine durduk yere güvenini verir ki?
-Güvenini vermek mi?
-Evet, sen güven kazanılır mı sanıyordun?
-Ben...
-Güven kaybedilen bir şeydir. Birini ilk tanıdığında tamamını verirsin sonra o kendi payından yavaş yavaş azaltır. İbre sıfırı gösterinceye kadar bu böyle devam eder. Bazı insanlar haddinden fazla güvenir. Bu ne demektir bilir misin?
-...
-Sürekli kaybedip durduğu yeri güveni veren doldurur. Yüzde kırkı mı gösterdi ibre, yükle güveni. Benzin istasyonu gibidir bu insanlar. Arabalar ise onları emer, içlerini kurutur. Ta ki benzin istasyonundaki tüm benzin bitinceye kadar.
-Vereceğin güvenin sınırı var yani?
-Hayır yok.
-Ama?
-Karşındakinin, için yaşanmayacak bir yer olsa bile oradan hiç ayrılmayacağından eminsen güvenin sınırı yok.
-Bu dediğin zaten güven olmuyor mu?
-Hayır, bu sevgi oluyor.
-Güvenmediğin birini nasıl seversin ki?
-Ben öyle bir şey demedim. En başta güveneceksin, aptal gibi ibrenin depodaki benzini gösterdiğini düşünüp kaybedilenin yerini doldurmayacaksın. Verdiğin ve onların kaybettikleri kadar olacak...
-Peki sevgi?
-Sevgi basittir. Güvenini kaybeder, ama yerine kendisi koyar. Sevdiklerin; kaybetse de kazananlardır.
-Kaybetse de kazanır mı? Hani güven kazanılmıyordu?
-Sıfırdan kazanılmıyor. Sen vermeden kazanılmıyor. İnsan yoktan var edebilir mi? Sen ilk başta vereceksin ki o kazanabilsin.
-Peki ikisi de kaybetmesine rağmen aynı seviyelerde güvene sahip olabiliyor. Nasıl ayırt edeceğim.
-Bekleyerek.
-...
-Bekleyeceksin. Eğer sen bir şey yapmadan güvenin artıyorsa, kazanıyor demektir. Ama beklemeyi bilmezsen; sevdiğini de bilmezsin düşmanını da... Caeser olup çıkarsın.
23 Şubat 2014 Pazar
3 Şubat 2014 Pazartesi
Uçurum Kenarı Dialogları 12
-Nerelerdeydin?
-Bu soruyu sana sordurtacak kadar uzun süredir mi yoktum?
-Ne kadardır yok olduğunu bilmiyor musun?
-Zaman geliyor geçiyor, saatin sarkacı gibi zaman içinde salınıp duruyorum. Sarkaç hiç zamanla ilgilenir mi?
-Sarkaçtır zamanı hareket ettiren. O olmasa ne saat olur ne de zaman.
-Sarkaç, "yavaş aksın şu zaman" dediğinde zaman hızlanıyor, "hızla akıp bitsin şu an" dediğinde ise yavaşlıyor, sanki duruyor. Sarkaç olsa ne olmasa ne istediği olmuyor nasıl olsa.
-Sarkaç yavaş aksın şu zaman dediğinde heyecandan bir o yana koşturuyor bir bu yana, salınımını daha hızlı hale getiriyor. Hızlı aksın dediğinde ise hareket etmek içinden gelmiyor, yavaş yavaş salınıyor.
-Kabahat ben de yani?
-Evet.
-Kabahatimi kabul ederim bilirsin.
-Evet. Nerelerdeydin sonuç olarak?
-Konuşamadığım yerlerde, buradan uzaklarda.
-Ne yapıyordun?
-Kaçıyordum. Konuşmanın ağırlığından, suskunluğun hafifliğine kaçıyordum. Ama beceremedim. Konuşmadıkça yüküm arttı. Dilimi tuttukça düğümlendi, düğümlendikçe boğazımı tıkadı. Ne yemek yiyebildim ne nefes alabildim. Adem elmasının olduğu yere bir şey oturdu ve kalkmadı. İçimdekiler, dışarı çıkmak için tek çıkış kapısı olan boğazıma dayandıkça dayandı. Çıkmadı. Ağzımı açmaya bile olmayan mecalim artık nefes almaya da yetmez oldu. Öldüm. İçimdekiler çıkamadı. Ölü bir bedeni çürüten toprak gibi içten içe çürüttüler bu bedeni. Dış kabuğu kalmış içi çürümüş biri var karşında. Hala konuşamayan biri... Aciz biri... Ciğerlerini konuşmak için havayla doldurup anında geri boşaltan biri... Daha fazla yük istemeyip sürekli yeni yükler yüklenen biri...Ölü biri...
-Neden geldi bir ceset bana?
-Çünkü bir cesaret geldi bana.
-Kimdi cesede cesaret veren.
-Neydi, daha doğru olur. Ceset yaşamak istedi. Kalbi hala atıyordu ama yaşamıyordu. Zevk almıyor, alamıyor. Sürekli bir şikayet içinde, şükretmeyi bilmiyor. Hep yalan dolan peşinde. Yalanın yalanını söylemekten bırakmadı tek bir yalan bile. Yılanı deliğinden çıkartan güzel dili artık yılanınki gibi; ince ve uzun zehir saçıyor.
-Eski haline dönmek mi istiyor ceset?
-Hayır. Sadece bu halinden kurtulsa ona yeter. Tekrar konuşabilmek istiyor. Derdini sevdiğine anlatmak istiyor.
-Anlatsın o zaman. Sevdiği onu dinliyor.
-Bu soruyu sana sordurtacak kadar uzun süredir mi yoktum?
-Ne kadardır yok olduğunu bilmiyor musun?
-Zaman geliyor geçiyor, saatin sarkacı gibi zaman içinde salınıp duruyorum. Sarkaç hiç zamanla ilgilenir mi?
-Sarkaçtır zamanı hareket ettiren. O olmasa ne saat olur ne de zaman.
-Sarkaç, "yavaş aksın şu zaman" dediğinde zaman hızlanıyor, "hızla akıp bitsin şu an" dediğinde ise yavaşlıyor, sanki duruyor. Sarkaç olsa ne olmasa ne istediği olmuyor nasıl olsa.
-Sarkaç yavaş aksın şu zaman dediğinde heyecandan bir o yana koşturuyor bir bu yana, salınımını daha hızlı hale getiriyor. Hızlı aksın dediğinde ise hareket etmek içinden gelmiyor, yavaş yavaş salınıyor.
-Kabahat ben de yani?
-Evet.
-Kabahatimi kabul ederim bilirsin.
-Evet. Nerelerdeydin sonuç olarak?
-Konuşamadığım yerlerde, buradan uzaklarda.
-Ne yapıyordun?
-Kaçıyordum. Konuşmanın ağırlığından, suskunluğun hafifliğine kaçıyordum. Ama beceremedim. Konuşmadıkça yüküm arttı. Dilimi tuttukça düğümlendi, düğümlendikçe boğazımı tıkadı. Ne yemek yiyebildim ne nefes alabildim. Adem elmasının olduğu yere bir şey oturdu ve kalkmadı. İçimdekiler, dışarı çıkmak için tek çıkış kapısı olan boğazıma dayandıkça dayandı. Çıkmadı. Ağzımı açmaya bile olmayan mecalim artık nefes almaya da yetmez oldu. Öldüm. İçimdekiler çıkamadı. Ölü bir bedeni çürüten toprak gibi içten içe çürüttüler bu bedeni. Dış kabuğu kalmış içi çürümüş biri var karşında. Hala konuşamayan biri... Aciz biri... Ciğerlerini konuşmak için havayla doldurup anında geri boşaltan biri... Daha fazla yük istemeyip sürekli yeni yükler yüklenen biri...Ölü biri...
-Neden geldi bir ceset bana?
-Çünkü bir cesaret geldi bana.
-Kimdi cesede cesaret veren.
-Neydi, daha doğru olur. Ceset yaşamak istedi. Kalbi hala atıyordu ama yaşamıyordu. Zevk almıyor, alamıyor. Sürekli bir şikayet içinde, şükretmeyi bilmiyor. Hep yalan dolan peşinde. Yalanın yalanını söylemekten bırakmadı tek bir yalan bile. Yılanı deliğinden çıkartan güzel dili artık yılanınki gibi; ince ve uzun zehir saçıyor.
-Eski haline dönmek mi istiyor ceset?
-Hayır. Sadece bu halinden kurtulsa ona yeter. Tekrar konuşabilmek istiyor. Derdini sevdiğine anlatmak istiyor.
-Anlatsın o zaman. Sevdiği onu dinliyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)