28 Nisan 2013 Pazar
Konuşma Sebebin
Doğar doğmaz vuruyorlar sırtımıza hadi bakalım hayat yolculuğun başladı kolay gelsin deyip bırakıyorlar küveze. Ne olduğunu bilmeden, anlamadan ağzına süt doluyor, o doldukça sen emiyorsun, sen emdikçe o doluyor. Hayatında karşılaştığın ve hoşuna giden ilk kısır döngü... Süt daha sonradan mide olduğunu öğreneceğin organa giriş yapıyor, seni rahat tutuyor, sıcak tutuyor. Gözlerin sonra biraz olsun farkına varmaya başlıyor hayatın boyunca karşılaştığın en güzel kadını görüyorsun, en temiz yürekli, en iyi kalpli, en muhteşemini görüyorsun. Sen ağladığında o ağlıyor, etrafında pervane oluyor, tıpkı o büyüyünce dalga geçeceğin, "haha, ben buna mı sığıyordum" diyeceğin o minik yatağının üstüne asılan dönen oyuncaklar gibi. Sen güldüğünde neşe saçıyor, ama ne büyük bir haz, ne büyük bir sevinç kaynağı; bırakın rüzgardan sudan enerji üretmeye çalışmayı, o kadının neşesini kullanın. Kimse öyle gülemez, kimse onun kadar güzel olamaz.
Sen daha anlmadan, bilmeden o kadının elleri seni ayaklarından tutup kaldırıyor, altından bir şeyi çekiyor, seni rahatsız eden bir şeyi, o var oldukça rahatsız olduğun bir şeyi senden uzaklaştırıyor. Nazikçe yere bırakıyor, narince dokunuyor, kimse öyle dokunmamıştır bir başkasına... Hem dokunsa; büyüyünce hissedeceğin acılar, kalp kırıkları oluşmaz.
Sen daha anlamadan,bilmeden o kadına karşı bir şey hissediyorsun, onu göremediğinde eksikliğini hissediyor, onun kucağında çılgına dönüyorsun, onunla birlikte neşe saçıyorsun. Sizi birlikte görenler: "Ne de yakışıyorlar birbirlerine" diyor. Artık dayanılmaz oluyor, bilsin istiyorsun, bilsin benim bilmediğim o duyguyu, bilsin adının sevgi olduğunu öğreneceğin duyguyu, hissettirmek istiyorsun. Yakınına geldi mi hemen uzatıyorsun elini, ulaşmak istiyorsun, o seni çok güzel dünyalarda seyahata çıkarmadan önce başını dayıyorsun, onun kokusu senin oluyor, o böylece biliyor onu sevdiğini ama sen bilmiyorsun. Sen bilmiyor, anlamıyorsun.
Onları duymaya başlıyorsun, sana ne de güzel isim koymuşlar. Herkes sana aynı şekilde sesleniyor, herkesin ilgi odağısın. tek bir öksürüğünle mum yapıyorsun hepsini, sıcaklığın arttığında deliye dönüyorlar. Onları duyuyorsun ama anlamıyorsun. Onlar gibi sesler çıkartmak istiyorsun, böylelikle diyorsun o kadına o hissettiklerimi anlatabilirim diyorsun. Kadın bir zaman sonra seninleyken kendisini göstererek "AN-NE" diyor. Hayatında ilk defa kendine kızıyorsun. Ona o şekilde seslenmeni istiyor o kadın ama sen beceremiyorsun. Seni iyi hissettiren sütün giriş yaptığı yerden ses çıkmıyor, onları duyduğunda hareket eden yerleri sende etmiyor. Kızıyorsun. Fazla ısrar ettiğinde ağlıyorsun, beceriksizliğine hüngür hüngür ağlıyorsun. Susuyor, hemen deli gibi dönmeye başlıyor etrafında, her zaman olduğu gibi. Deniyorsun, gırtlağın parçalanıyor gibi hissediyorsun, bir yandan ağlıyorsun ama onun çıkarttığı sesi çıkartmak da istiyorsun. O ise, seni yine o güzel diyarlara götürüyor...
Bir zaman sonra onun çıkardığına benzer bir ses çıkarıyorsun. "Annn" ya da "ınnne" gibi bir şeyler. Doğru söyleyemediğin için sen kendine kızarken, onun gözleri doluyor, sırıl sıklam oluyor, hemen birini çağırıyor ve bir daha demen için gözlerinin içine bakmaya başlıyor. Sen o dünyadaki en umut dolu, en heyecan dolu, en güzel bakışları boş çevirmemek için zorluyorsun kendini, ama nafile o ses yanlışlıkla çıkmıştır, boğazından yanlışlıkla geçmiştir hava. Tek seferlik... Kızarsın yine kendine..Çabalarsın günlerce, sadece o iki heceyi söylemek için. Dener durursun artık, sadece o kadını mutlu etmek için, seni mutlu etmek için çabalayan, koruyup kollayan kadın için, "ANNE" olduğunu öğrendiğin kadın için...
Bir gün gelir, sıradan bir gün değil ama... Senin ilk kelimeni söylediğin o özel gündür. İlk "ANNE" dediğin gün... Ne de güzel mutlu olur o kadın, onun mutluluğu nasıl da mutlu eder seni... İşte o günden itibaren o kadına defalarca "ANNE" dersin, defalarca "ANNE" diyerek sevgini gösterirsin...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder