2 Mayıs 2013 Perşembe

Çöl #4


    Eliyle alnından akan terleri sildi ve başını kaldırıp havaya baktı. Bulutlar toplanıyordu ve bu gidişle gece yağmura yakalanacaktı. "Sığınacak bir yer bulmalı" diye düşünürken ileride yıkıntılar içerisinde bir köy göründü. "Umarım yine serap görmüyorumdur" diyerek yürümeye devam etti.  

    Elinde tuttuğu bardaktan bir yudum daha kahve aldı ve kırık pencerenin kenarına koydu. Gözünü dürbüne dayayıp tüfeğini kaldırdı ve yıkıntıların arasındaki meydanda göz gezdirmeye başladı. Kim bilir belki bir av çıkardı kendine.

    Köye girdiğinde ortalık anlamsız bir biçimde sessizdi. Yıkıntıların arasında ilerlerken ara sıra yırtık çadırlara rastlıyordu. Meydana girdiğinde bir anlığına durdu. Çevresine bakındı bir süre. Ortalık o kadar sessizdi ki rahatsız olmaya başladı. Tam bir adım daha atmak için ayağını kaldırmıştı ki tek bir el atış sesiyle beraber adımı basacağı yerden toprak havalandı. Ve havadaki ayağını korkusuzca merminin vurduğu yere bastı. "Burada ne işin var yabancı?" diye bir ses duydu. Ses bir yerden değil her yerden geliyor gibiydi. Gözlerini kapatıp sesi daha dikkatli dinlemek için başını eğdi. "Son kez soruyorum sana!" diye tekrar ses geldikten sonra tüfeğe sürülen merminin sesini duydu. Hızla silahını çekip çaprazındaki bir kısmı yıkık binaya doğru ateş etti tek el.

    Önündeki bardak paramparça oldu ve içindeki bütün kahve suratına sıçradı. Sıcak suyla yanan yüzünü tutarak acıyla bağırdı.

    Artık hedefin nerede olduğunu biliyordu. Çarpık bir gülümseme kondurdu yüzüne. Kendisine ateş edilen yere doğru koşturmaya başladı.

    Derin derin soluyarak elini çekti yüzünden ve hızla tüfeğini eline alarak etrafa bakınmaya başladı. Ancak birkaç dakika önce gördüğü adam ortalıkta yoktu. Sırtından soğuk ter akmaya başlamıştı. "Eğer ilk atışta öldüremezsen, ölürsün" derdi babası hep. Ve o ilk defa bir hedefi vuramamıştı.

    İlk defa bu kadar yakın hissediyordu ölümü. Ve bu yüzden ilk defa terliyordu korkuyla.

    Paltolu adam çatıda sessizce bekliyordu. Altındaki katın penceresi hemen tavan bitiminden başlıyordu. Aşağıdan toparlanma sesi geldiğinde yavaş adımlarla pencerenin olduğu kenardan biraz uzaklaştı. Sonra koşar adımlarla pencerenin olduğu kenara ulaştı. Arkasını dönüp havada ters bir takla attı ve tutundu. Momentumunu hiç bozmadan o hızla pencereyi parçalayarak içeri daldı ve adamın üzerine çullandı.

    Paltolu adam diğerinin üzerinde doğruldu ve şaşkınlığını üzerinden atamamış olan adama bütün gücüyle indirdi bir tane. Yumruğu yiyen adamın suratı darmadağın oldu bir anda. Tekrar kaldırdı yumruğunu ama bu sefer indirmedi. Bilgiye ihtiyacı vardı, ayrıca böylesine bir ölüm şu an için gereksizdi. Yakasından tuttu ve adamı altından çekti. Sürüye sürüye odanın diğer ucuna götürdü ve yerdeki yatağa fırlattı onu. Adam artık korkudan mı yoksa acıdan mı bayıldı bilemiyordu ancak elinden gelen tek şey ayılmasını beklemekti. Pencere kenarındaki sandalyeyi yatağın yanına çekti. Paltosunu çıkardı ve bir kenara koydu. Oturdu ve gözlerini kapattı dinlenmek için.

    Gök gürledi dışarıda ve yağmur ince ince yağmaya başladı çölün üzerine.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder