Eliyle alnından
akan terleri sildi ve başını kaldırıp havaya baktı. Bulutlar toplanıyordu ve bu
gidişle gece yağmura yakalanacaktı. "Sığınacak bir yer bulmalı" diye düşünürken
ileride yıkıntılar içerisinde bir köy göründü. "Umarım yine serap
görmüyorumdur" diyerek yürümeye devam etti.
Elinde tuttuğu
bardaktan bir yudum daha kahve aldı ve kırık pencerenin kenarına koydu. Gözünü
dürbüne dayayıp tüfeğini kaldırdı ve yıkıntıların arasındaki meydanda göz
gezdirmeye başladı. Kim bilir belki bir av çıkardı kendine.
Köye girdiğinde
ortalık anlamsız bir biçimde sessizdi. Yıkıntıların arasında ilerlerken ara
sıra yırtık çadırlara rastlıyordu. Meydana girdiğinde bir anlığına durdu.
Çevresine bakındı bir süre. Ortalık o kadar sessizdi ki rahatsız olmaya
başladı. Tam bir adım daha atmak için ayağını kaldırmıştı ki tek bir el atış
sesiyle beraber adımı basacağı yerden toprak havalandı. Ve havadaki ayağını
korkusuzca merminin vurduğu yere bastı. "Burada ne işin var yabancı?"
diye bir ses duydu. Ses bir yerden değil her yerden geliyor gibiydi. Gözlerini
kapatıp sesi daha dikkatli dinlemek için başını eğdi. "Son kez soruyorum
sana!" diye tekrar ses geldikten sonra tüfeğe sürülen merminin sesini
duydu. Hızla silahını çekip çaprazındaki bir kısmı yıkık binaya doğru ateş etti
tek el.
Önündeki bardak paramparça
oldu ve içindeki bütün kahve suratına sıçradı. Sıcak suyla yanan yüzünü tutarak
acıyla bağırdı.
Artık hedefin
nerede olduğunu biliyordu. Çarpık bir gülümseme kondurdu yüzüne. Kendisine ateş
edilen yere doğru koşturmaya başladı.
Derin derin soluyarak
elini çekti yüzünden ve hızla tüfeğini eline alarak etrafa bakınmaya başladı.
Ancak birkaç dakika önce gördüğü adam ortalıkta yoktu. Sırtından soğuk ter
akmaya başlamıştı. "Eğer ilk atışta öldüremezsen, ölürsün" derdi
babası hep. Ve o ilk defa bir hedefi vuramamıştı.
İlk defa bu kadar
yakın hissediyordu ölümü. Ve bu yüzden ilk defa terliyordu korkuyla.
Paltolu adam
çatıda sessizce bekliyordu. Altındaki katın penceresi hemen tavan bitiminden
başlıyordu. Aşağıdan toparlanma sesi geldiğinde yavaş adımlarla pencerenin
olduğu kenardan biraz uzaklaştı. Sonra koşar adımlarla pencerenin olduğu kenara
ulaştı. Arkasını dönüp havada ters bir takla attı ve tutundu. Momentumunu hiç
bozmadan o hızla pencereyi parçalayarak içeri daldı ve adamın üzerine çullandı.
Paltolu adam
diğerinin üzerinde doğruldu ve şaşkınlığını üzerinden atamamış olan adama bütün
gücüyle indirdi bir tane. Yumruğu yiyen adamın suratı darmadağın oldu bir anda.
Tekrar kaldırdı yumruğunu ama bu sefer indirmedi. Bilgiye ihtiyacı vardı,
ayrıca böylesine bir ölüm şu an için gereksizdi. Yakasından tuttu ve adamı
altından çekti. Sürüye sürüye odanın diğer ucuna götürdü ve yerdeki yatağa
fırlattı onu. Adam artık korkudan mı yoksa acıdan mı bayıldı bilemiyordu ancak
elinden gelen tek şey ayılmasını beklemekti. Pencere kenarındaki sandalyeyi
yatağın yanına çekti. Paltosunu çıkardı ve bir kenara koydu. Oturdu ve
gözlerini kapattı dinlenmek için.
Gök gürledi
dışarıda ve yağmur ince ince yağmaya başladı çölün üzerine.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder