14 Mayıs 2013 Salı

Saklambaç Oyunu


   Sayfalar tüketmeliyim aslına bakarsan, kalemin mürekkebini bitirmeli; tükenmeyen diye adlandırılanı tüketmeliyim. Kelimelerei yok edip, onlara yeni baştan şekil vermeliyim. Oluşturduğum şekilleri sana sergilemeli, sana, seni anlatmalıyım.

   "Özür dilerim" kelime öbeğini; sanki ilk defa ben söylüyormuşum, ilk defa ben bulmuşum gibi sana sunmalıyım... Ama ben, ne yapmam gerekenleri, ne de söylemem gerekenleri yerine getiriyorum. Kalbini kırdığımda, seni üzdüğümde; gidip saklanıyor, kuytu bir yere pısıyor, seninle saklambaç oynuyorum. Sen beni buluncaya kadar, elini uzatıp beni oradan kaldırıncaya kadar çıkmıyorum.

   Beni bulduğunda eve dönene kadar azarlıyorsun beni: "Sonuçlarını düşünmeden davranıyorsun. Eşşek kadar oldun hala çocuk gibisin, büyü artık." Ben seni gördüğüm için sevinirken, elini uzattığın için mutluluktan ayaklarım yerden kesilmişken "Yüzsüz" diyorsun, ben ise "Yüzüm yoktu" diye geçiriyorum içimden.

   Konuştuğum için kavga ediyoruz. Fazla konuştuğum, söylememem gerekenleri söylediğim için tartışıyoruz.Kızdırdığım için alıp başını gidiyorsun: "kafa dinleyeceğim bi sus artık" diyorsun. Ardından terapi uyguluyoruz; neden kızdığımızı konuşuyoruz. Daha çok sen konuşuyorsun ve bu sefer sustuğum için kızıyorsun. İnsan ne zaman susup ne zaman konuşacağını iyi bilmeli.

   Şimdi yazmak istiyorum, konuşamıyorum sonuçta. "Böyle oldu, bu yüzden sana karşı agresif davrandım." diyemediğim için şimdi kağıda dökmek istiyorum. "Bundan sonra; bunu yapacağım, istemediklerini bir daha yapmayacağım" diye yazabilmek için kalemi elime alacağım, ama ne sen inanacaksın bunlara ne de ben kendimi kandıracağım artık. "Çıkmaz ayın son perşembesi" derdi babam yapmayacağı bir işi ne zaman yapacağı sorulduğunda. Bundan sonra'lar, çıkmaz ayın son perşembesi oldu artık.

   Yağmur altında yazılmış kağıt tomarlarıyla dolu çöpüm. Buruşturup, buruşturup attığım kağıtlarla... Yağmur yazmamın sebebi iken, atmamın sebebi sensin. Sayfalar evet tüketiyorum, 3-4 tane tükenmez kalemi tükettim. Sergiler açtım ama tek onur konuğuna hizmet veremedi.

   Artık kağıt kalmadı, bilgisayarda yazıyorum. Şu uyduruk beş cümlelik şeyi yazabilmek için on cümle silmişimdir. Yazdığımdan fazla siliyorum, tıpkı mutlu ettiğimden fazla kırdığım gibi...

   Ama en çok ne hoşuma gidiyordu biliyor musun? Saklandığım delikte beni bulup, tüm kızgınlığına rağmen elini uzatman, eve dönene kadar azarlaman, ardından sokağı inleten kahkahalarımız... Neden hoşuma gidiyor, biliyor musun? Hala o güzel elin sahibini saklandığım yerde göremediğim için...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder