Onunla ilk
karşılaşmamızı hatırlıyorum. Kütüphane'deki o “muhteşem” konuşmasından sonra
yapılan baloda karşılaşmıştık. Dikkatimi çeken ilk özelliği sesiydi. Derinden etkilerdi insanları konuştuğu zaman. Sözcükleri tane tane söylerdi hep. İnsanlar hayranlıkla bakardı ona.
Bense o insanları
uzaktan izlerdim. Kahkahalarını, mutluluklarını, üzüntülerini...Her
şeylerini... Uzaktan...
Çünkü görevim
buydu benim. Birlik'in düzenini korumak için vardık biz. O devasa duvarların
arasında bile insanlar güvende değildi. Bilemediğin bir şeye karşı nasıl
savaşırsın? Bizler bu bilinmezi ortadan kaldırmak için vardık.
Çok kalabalık
değildik ancak en iyiler bizlerdik. Gölgeler yuvamızdı bizim gibilerin. İşimiz sessizliği gerektiriyordu. Göründüğümüzdeyse
insanlar korkardı bizden. Kendimizden değil taşıdığımız mesajdan....
O balodaysa
kendimi hiç rahat hissetmemiştim. Giydiğim o çirkin ve rahatsız kıyafetlerden dolayı değil. İlk defa insanlar arasına karışmıyordum tabii ki de.
Rahatsızlığımın tek sebebi "O" adamdı.
İnsanlar onun çevresinde toplandı bütün gece boyunca. Birçokları kıskandı onu, hatta belli bile ettiler kıskançlıklarını ama kimse bir şey yapamıyordu ona karşı. Çünkü karşılaştığı herkesi ele geçiriyordu sözleriyle... ve de gözleriyle. Saf korkuydu bence ona düşman olanların ona yaklaşmamasının sebebi. Ancak onun hedefi çok farklı biriydi.
Bana yaklaşıp
selam vermişti içtenlikle. Ben ise buz gibi gözlerimle bakmıştım ona hiçbir şey söylemeden. Hâlâ anlamam neden o gün sadece benimle fısıldayarak
konuştuğunu.
"Son
yaklaştığında ne yaparsın Koruyucu? Kaçıp saklanır mısın yoksa sonuna kadar
savaşır mısın?"
Sorunun kendisi
bile saçmaydı benim için. Bizler sonuna kadar gitmek için eğitilmiştik. Asla
sorgulamazdık. Çünkü bir anlık tereddüt son demekti bizler için.
Hayatım boyunca
ilk defa şaşkınlık içerisindeydim ama bunu göstermedim ona. Zayıflık asla kabul
edilmez. Aynı sert gözlerle bakmıştım ona cevap bile vermeden. O ise gülerek
uzaklaşmıştı yanımdan.
Belki de biliyordu sonrasında neler olacağını, büyük ihtimalle de hepsini planlamıştı. Kütüphane'deki konuşmasının bir şeyleri tetikleyeceğinden emin olduğuna kalıbımı basarım.
Çünkü o balodan birkaç gün
sonra Şehir yavaş yavaş bir fırtınanın yaklaştığını haber veriyordu bizlere. İnsanlar ilk defa ayrışıyordu birbirlerinden. İlk defa insanlar bu kadar büyük kavgalara giriyordu birbirleriyle. Ve ilk defa
insanlar söylenmemesi gerekeni söylüyordu: “Duvarlardan kurtulma zamanı geldi”
Duvarlardan kurtulsak bile ardında
nelerin olduğunu bilmiyorduk ki? Peki duvarlardan kurtulduğumuzda yeni düzene
nasıl alışacaktı insanlar? En büyük bilinmezle karşı karşıyaydı
insanoğlu. Şu güne kadar görmedikleri bir dünya vardı önlerinde ve hepsi
korkuyordu. Ellerinde var olan tek gerçeklikten vazgeçiyorlardı çünkü.
İşte bu olanlar
yüzünden hain ilan edilmişti. Düzene karşı geldiği için... O da kaçmanın bir yolunu bulmuştu sonsuz gibi
görünen duvarlardan.
Ve kaçtığı gece
peşinden giden tek kişi bendim.
Sorduğu soruyu benden
başkası cevaplayamazdı çünkü.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder