15 Mayıs 2013 Çarşamba

Çöl #5



    Onunla ilk karşılaşmamızı hatırlıyorum. Kütüphane'deki o “muhteşem” konuşmasından sonra yapılan baloda karşılaşmıştık. Dikkatimi çeken ilk özelliği sesiydi. Derinden etkilerdi insanları konuştuğu zaman. Sözcükleri tane tane söylerdi hep. İnsanlar hayranlıkla bakardı ona.

    Bense o insanları uzaktan izlerdim. Kahkahalarını, mutluluklarını, üzüntülerini...Her şeylerini... Uzaktan...

    Çünkü görevim buydu benim. Birlik'in düzenini korumak için vardık biz. O devasa duvarların arasında bile insanlar güvende değildi. Bilemediğin bir şeye karşı nasıl savaşırsın? Bizler bu bilinmezi ortadan kaldırmak için vardık.

    Çok kalabalık değildik ancak en iyiler bizlerdik. Gölgeler yuvamızdı bizim gibilerin.  İşimiz sessizliği gerektiriyordu. Göründüğümüzdeyse insanlar korkardı bizden. Kendimizden değil taşıdığımız mesajdan....

    O balodaysa kendimi hiç rahat hissetmemiştim. Giydiğim o çirkin ve rahatsız kıyafetlerden dolayı değil. İlk defa insanlar arasına karışmıyordum tabii ki de. 

    Rahatsızlığımın tek sebebi "O" adamdı.

    İnsanlar onun çevresinde toplandı bütün gece boyunca. Birçokları kıskandı onu, hatta belli bile ettiler kıskançlıklarını ama kimse bir şey yapamıyordu ona karşı. Çünkü karşılaştığı herkesi ele geçiriyordu sözleriyle... ve de gözleriyle. Saf korkuydu bence ona düşman olanların ona yaklaşmamasının sebebi. Ancak onun hedefi çok farklı biriydi.

    Bana yaklaşıp selam vermişti içtenlikle. Ben ise buz gibi gözlerimle bakmıştım ona hiçbir şey söylemeden. Hâlâ anlamam neden o gün sadece benimle fısıldayarak konuştuğunu.

    "Son yaklaştığında ne yaparsın Koruyucu? Kaçıp saklanır mısın yoksa sonuna kadar savaşır mısın?"

    Sorunun kendisi bile saçmaydı benim için. Bizler sonuna kadar gitmek için eğitilmiştik. Asla sorgulamazdık. Çünkü bir anlık tereddüt son demekti bizler için.

    Hayatım boyunca ilk defa şaşkınlık içerisindeydim ama bunu göstermedim ona. Zayıflık asla kabul edilmez. Aynı sert gözlerle bakmıştım ona cevap bile vermeden. O ise gülerek uzaklaşmıştı yanımdan.

    Belki de biliyordu sonrasında neler olacağını, büyük ihtimalle de hepsini planlamıştı. Kütüphane'deki konuşmasının bir şeyleri tetikleyeceğinden emin olduğuna kalıbımı basarım.

    Çünkü o balodan birkaç gün sonra Şehir yavaş yavaş bir fırtınanın yaklaştığını haber veriyordu bizlere. İnsanlar ilk defa ayrışıyordu birbirlerinden. İlk defa insanlar bu kadar büyük kavgalara giriyordu birbirleriyle. Ve ilk defa insanlar söylenmemesi gerekeni söylüyordu: “Duvarlardan kurtulma zamanı geldi”

    Duvarlardan kurtulsak bile ardında nelerin olduğunu bilmiyorduk ki? Peki duvarlardan kurtulduğumuzda yeni düzene nasıl alışacaktı insanlar? En büyük bilinmezle karşı karşıyaydı insanoğlu. Şu güne kadar görmedikleri bir dünya vardı önlerinde ve hepsi korkuyordu. Ellerinde var olan tek gerçeklikten vazgeçiyorlardı çünkü.

    İşte bu olanlar yüzünden hain ilan edilmişti. Düzene karşı geldiği için... O da kaçmanın bir yolunu bulmuştu sonsuz gibi görünen duvarlardan.

    Ve kaçtığı gece peşinden giden tek kişi bendim.

    Sorduğu soruyu benden başkası cevaplayamazdı çünkü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder