Bugün daha doğrusu bu gece çok fazla yazasım var. Kitapları dinlemekten bıktım. Bir haftadır dinliyorum onları. Kimse anlatmıyor bir şey, ben de sahip olduğum tek anlatıcıyı, kitapları dinledim. Ama artık sıkıldım. Anlatma sırası bende.
Birini sevdim ben, hayallerimdeki kızı. Hayallerimi süslediğini ona da söyledim. O ise benim istediğim aradığım sen değilsin dedi. Üzüldüm. Kimi arıyorsun peki dedim. Anlattı. Dinledim. Aradığın kişi benim diyemedim, beni tanımıyordu. Üzüldüm. Tanımasını isterdim. Her zaman olduğu gibi yine yalan söyledim, yalan olduğunu bile bile. Bulduğunu sandığın hayallerindeki kız o değildi dedim, ve üzüldüm.
Arkadaşlarımı aradım, dost olanlardan. Küfürleri ardı ardına sıraladık, ben küfrettikçe onlar etti, onlar küfrettikçe ben. En sonunda yüzlerine kapadım, sırayla. Kızgındım. Kim olmaz ki? Telefonum çaldı. Alo dedim. Neredesin dediler. Evdeyim dedim, oturuyorum. Bekle geliyoruz seni almaya dediler, yüzüme telefonu kapatıp sıcağı sıcağına intikamlarını aldılar. İntikamın tadı sıcakken de güzeldir.
Kafaları çektik boş şişelerin diplerinde. Kör kütük sarhoştum. Beni bekliyorlardı. Sarhoşken bile anlayabiliyordum bunu. Ben şişeleri deviriyordum, yuvarlıyordum türlü türlü içkileri. Onlar getirmişti onlar ödeyecekti, içmemem için hiçbir sebep yoktu. Oğlum dedi aralarından biri biz bunu sarhoş ettik ama bunun kafası ayıkken daha güzel. Daha fazla içmeyeyim diye tuttular kollarımdan, bardan kovulur gibi attılar beni. Koluma girdiler, yol kenarında bir restraunt bulmuşlar, oraya girdik. Bana bir tane kahve söylediler, ardından ikincisi. Kafam ayıkken güzeldi benim. Anlatmaya başladım. Salla be oğlum kız mı yok sana? dediler. Yok dedim Birkaç gün sonra yenisini bulursun dediler. Aramam ki dedim. Hiçbir şey söylemeden güldüler. Ben de güldüm, gözlerimden yaşlar gelesiye kadar, burnumu çeke çeke güldüm. Ağlayıncaya kadar ben de güldüm.
Onlar kendi dertlerini benden dinlediler. Onlar da sevmişti karşılıksız, kendi dedikleriyle avutmuşlardı kendilerini. Kendilerinin uymadıkları öğütlerle kendilerini avutmuşlardı. Beni dinlememişlerdi çünkü hikayeyi biliyorlardı. Kitaplar dinler beni dedim onlar beni dinlemeyince. Ama yanıldığımı bile bile dedim bunu. Kitaplar anlatır, dinlettirir hikayelerini ve asla dinlemezler. Ben de aldım elime kalemi, koydum bir fincan çay, bir tane de sigara... Ama yine yanılmıştım. Seni tanımadığım halde anlatmaya kalkıştım ve kimse dinlemedi. Ne kalem dinledi seni, ne çay, ne de sigara.Kalemim iki kelam ederken tükendi. Çayım su gibi akıp gitti daha doğrusu kaçıp gitti. Anlatacaklarına ben dayanamam dedi ve kaçtı. Sigaranın zaten kendi yanıp tükeniyor, beni mi dinleyecek? Son çarem kaldı; ona kendimi anlatmak, ben aradığın adamım demek.
Bu yüzden yazdım bunları sana. Kendimi tanıtacağım sana. Dinler misin beni?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder