1 Ağustos 2013 Perşembe
Ayrılık
Neden hep ayrılıktı hayat? Daha küçücük çocukken başlıyordu. Her sabah, seni el bebek, gül bebek büyüten ailen okula bırakıyor, neredeyse tüm günü onlardan ayrı geçiriyordun. İlkokul, lise... Bir sınava giriyordun sonra, üniversiteye gidebilmek için. Gündüzleri ayrı olduğun anne ve babandan artık günlerce ayrı kalacağın bir hayata adım atıyordun. Orada bir adamla tanışıyor, onu deliler gibi seviyordun. Evlenme teklifi ediyordu okul bittiğinde, sen ailene kavuşmuşken. Çok sevdiğin için "evet" diyordun. Kına gecende sen ağla diye ayrılığı anlatıyorlardı sana. "Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar..." Sen bilmiyormuşsun gibi, ayrılığın o acı hüznünü hissetmiyormuşsun gibi yanık yanık söylüyorlardı. "Evet" diye haykırıyordun nikah masasında. Evet dediğin şeyin bir ayrılık daha olduğunu fark edemeden. Damat geliyor, sen gidiyordun. Ayrılıkla başlayan hayata bir adım atıyordun. Her sabah onu işe giderken uğurluyordun. Aklında akşam gelebilecek mi, ayrılık yine kendini gösterecek mi soruları... Aslında her sabah ayrılıyordun sen ondan. Çocuğun oluyordu, büyütüyordun. Senin gibi o da farklı bir şehirde okumak istiyordu. Ailesinden ayrı yaşayabileceğini, bir birey olduğunu kanıtlamak istiyordu. Kendini görüyor, seviniyordun ve dur diyemediğin bir ayrılığa daha merhaba diyordun. Bilmem ne şehrindeki, bilmem ne üniversitesine gidiyor, senden ayrılıyordu. Kızın olduğunda sevincine bir hüzün çörekleniyordu. Biliyordun ayrılık şarkılarının söyleneceği o gecenin göz açıp kapatıncaya kadar geleceğini. Saçların ağarıyor, seni uğurlayan gözü yaşlı annenin yerini sen dolduruyordun. Kızın gidiyordu. Bir kaç gün sonra senin gibi o da bir "evet" ile annesinden ayrıldığını ilan ediyordu. Annen ile baban ayrılıyor bir zaman sonra. Bu sefer onlar ayrılıyor, bu sefer hepten... Hem senden, hem bu dünyadan... Bir öğle namazı ya da ikindi... Uğurluyorsun onları gözlerindeki yaşlar bir bir senden ayrılıp eteğine düşerken. Bir zaman sonra sabahları uğurladığın, her sabah ondan ayrılmaya alıştığın o adam senden ayrılıyor. Tıpkı anne ve baban gibi o da gidiyor. Onun için anne ve babandan ayrıldığın adam seni bir başına bırakıp ayrılıyordu işte.Yalnız kaldım diye içinden geçirmeye başlıyorsun. Ayrılanların, gidenlerin, seni yalnız koyanların acısı hala taptaze. Gittikleri gün olduğu gibi bir yerlerden çıkacaklarına inanmaya devam ediyorsun. Seni bırakmadıklarını, senden ayrılmadıklarını düşünmek istiyorsun. Bir gün geliyor ve hastalanıyorsun, ayrılık vakti an ve an yaklaşıyor senin için. Seni bırakanlar gibi sen de ayrılacaksın seni sevenlerden. Ayrılma vakti geldiğinde baş ucunda görüyorsun senden ayrılanları; iki tane eşşek sıpasını, karnı burnunda prensesini, sana onları emanet eden aşık olduğun adamı, hayallerin uğruna, aşkın uğruna terk ettiğin anne ve babanı. Yüzünde gülümsemeyle sen de ayrılıyorsun...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder