Yarısı kırık
kapıyı ittirirken Atareh'e methiyeler dizen o ilahinin dinlendirici sesini
duydu. Kalbinin sakinleştiğini hissetti. Ancak ona huzur veren ilahinin sözleri
değil kadının sesiydi. Kapı gıcırdayarak açıldığında ilahiyi yarıda kesip
arkasını döndü kadın, elini uzatmış gülümseyerek kullarını bekleyen tanrının
heykeli önünde dururken. Gülümsedi paltolu adama ondan hiçbir karşılık
beklemeden ve ondan hiçbir kötülüğün gelmeyeceğini umarak.
Ön sıralardaki
oturaklardan birine attı kendini yorgunlukla. Elini gözüne siper ederek başını
kaldırıp baktı yukarıya. Bulutsuz gökyüzü görünüyordu bir kısmı çöken tavandan.
Rüzgardan uçuşan kum taneleri parlıyordu tepelerinde. Elini kaldırdı havaya
uçuşan taneleri tutmak istercesine. "Hiçbir ümidin kalmadığında ne
yaparsın rahibe?" diye sordu adam bakışlarını elinden ayırmadan. Kadın
ellerini göğsünde birleştirdi ve gözlerini kapadı, "Atareh yanımda olduğu
sürece ümitsizlikten korkmama gerek yoktur yabancı" dedi o huzur verici
sesiyle.
"Peki ya
yanımızda değilse?" dedi adam avcunu kapatarak.
"Yanında
olmadığını düşündüren şey nedir yabancı?" dedi kadın ona yaklaşarak.
"Biliyor musun
rahibe? Bana Hayalet'i kovalamam gerektiği söylendiğinde düşünmeden peşine
düştüm. Günlerce arkasında bıraktığı izleri takip ettim. Birçok insana
rastladım, bazıları dost oldu benle bazılarıysa düşman. Şimdiyse tek düşündüğüm
şey bir yerde öldüğüm ve bir yere sürüldüğüm."
"Seni
düşleyecek birini bıraktın mı arkanda yabancı?" dedi kadın adamın yanına
oturarak. "Yanında olduğu zaman seni sevgisiyle saran, sana güven veren
biri? Ancak sen ona ulaşamasan bile her zaman senin kalbinin yanında olan biri
var. Sen onu bıraksan bile..."
Parmağıyla
kadının dudaklarına dokunarak onu susturdu. "Şehir'den çıkılabileceğini
hiç düşündün mü rahibe? O devasa surların arkasından birinin geleceğini hiç
düşündün mü? Şimdi birisi dışarıda ve onu aramaya çıkan biri daha. Neden bütün
çöl kendinden olmayan birini koruyor anlamıyorum"
Kadın adamın
elini tutarak avuçlarının arasına aldı. "Kim bilebilir yabancı? Belki de
senin anlamak istemediğin bir şeyler yardım ediyordur ona. Yapması gerekeni
yapacak olan geldi belki de."
"Hikayelerde
hep kahramanın karşısına birileri çıkar değil mi rahibe" dedi adam
ellerini kadının avuçlarından çekerken.
Rahibe gülümsedi.
Hayalet'in peşinden birisi koşmalıysa eğer, o da bu adam olmalıydı.
"Herkes gibi sen de cevaplarını onda arıyorsun yabancı". Adamın
yanından kalktı ve heykelin önünde dikildi. "Git" dedi ona, "Onu
Tulagradn ellerinde ara", kapıyı işaret ederek.
Paltolu adam kalktı ve kadının yanına giderek göğsüne eline koydu, sonra da karnına, "Biliyorum" dedi sessizce, "İşlenen bu günahın bedelini sen daha iyi biliyorsun" ve silahını çıkardı paltosundan.
Kadın arkasını
döndü, dizlerini çökerek oturdu yere. Ellerini birleştirdi göğsünde ve
"Yaptıklarımdan utanmıyorum" dedi sesi titreyerek. "Atareh
şahidim olsun" dedi ve gözlerini kapadı. Birkaç damla yaş süzüldü
gözlerinden.
Tek bir el ateş
sesi duyuldu küçük kiliseden o an.
Ve paltolu adam kiliseden
çıkarken kimseyi rahatsız etmek istemiyormuş gibi sessizce kapattı kapıyı.
Paltosunu ve şapkasını düzeltti ve kadının işaret ettiği yere doğdu yürümeye
başladı sert adımlarıyla.
Kadın ise hala
dizlerinin üzerinde heykelin başının olduğu yere bakıyordu şaşkınlıkla.
Veya heykelin
başının olması gereken yere.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder