Sen bilmezdin... Gözlerinin içinde kayboluşlarımı... Orada kaybolduğumda beni geri getirenin sen olduğunu sen bilmezdin... Belli olmasın diye; gözlerine aşık olduğum, herkesin gözlerine bakmayı öğrendim... Sen sanırdın ki insanların gözlerinin içine bakarak konuşan biriyim... Ben bırak gözlere, insanlara bakamaz utanırdım... Sen öğrettin bana utanmadan gözlere bakmayı... Ama sen bilmezdin bir tek seninkilerde kaybolduğumu... O masmavi gözlerde yok olurdum...
Senin sesini duyduğumda kalbimin atışını sen duymaz, adını duyduğum anda kafamı kaldırışımı görmezdin... Sen bilmezdin sesine nasıl da hayran olduğumu... Hatırlıyorsundur belki sana şarkı söyletmek isterdim... Hep en sevdiklerimi... Çünkü dinlemek isterdim en sevdiğim dudakların arasından çıkan en sevdiğim ses ile söylenen en sevdiğim şarkıları... Ama senin yanakların kıpkırmızı olur "hayır" derdin... Israr eder yalvarırdım ama inattın sen...
Sen bilmezdin karşında geçirdiğim evrimi... Sesim incelir, ellerim ayaklarım titrer birbirine girerdi... Hani gülerdin ya bana... Ben kızardım sana yalancıktan... "Gülme ya" derdim sonsuza kadar sürmesini istediğim halde... Kafama götürürdüm elimi, kaşırdım... Sen anlama diye; elimin ayağımın birbirine girmesini, ben sakarlık yaptıktan sonraki hali oynardım... Terlerdi ellerim sırıl sıklam olurdu... Sen fark etme diye ceplerimde peçete taşırdım ben... Onlara silerdim elimin terini...
Sen bilmezdin kim olduğumu... Yalandım ben senin için... Belki de hiç var olmamış bir gerçeğin yalanıydım... Bazen kim olduğumu anlatmak isterdim.... Denerdim gerçekten bunu ama sen bilmezdin... Çünkü sen şu zamana kadar tek bir adam tanımıştın... Sakar, sesini çıkartamayan, istediğini dile getiremeyen, kararları hep sana bırakmış biri... Hayatta olmasa da olur biri... Karakteri olmayan biri... Diğerlerine kendinden öncelik tanıyan salağın teki... Ama sen bilmezdin tek öncelikli olanın sen olduğunu... Sen bilmezdin senin isteiğinin onun isteği olduğunu... Sen bilmezdin senin verdiğin her kararın arkasında durduğunu...
Hatırlıyorsundur belki ya da unutmuşsundur benimle birlikte... Senden 5-6 yaş büyük birine aşık oldum demiştin bana... Şöyle muhteşem şöyle harika şöyle yakışıklı diye anlatmıştın... Bense ağlamıştım içimden... Gözlerine hiç bakmamıştım o gün... Sonra adamın özelliklerini anlatmaya başlamıştın... Sana demek istemiştim o benim işte, anlattığın adamın aynısıyım ben demek istemiştim... Ama gırtlağım nasılda namertti, nasıl da hain... Açamamıştım bile ağzımı... Dudaklarımla iş birliği içine girmişti gırtlağım... Açılmadı... Ne alttaki aşağı indi ne üstteki yukarı kalktı... Sadece sen konuştun ben ağladım... Gözlerim kıpkırmızı kesilmişti de "Ne oldu" diye sormuştun ben de "Bahar ya polen alerjisi" demiştim... Burnum akmıştı... Elimi sildiğim ıslak peçetelere silmiştim... Ama sen bilmezdin evden içeri girer girmez bağırarak ağladığımı...
Daha az görüşmeye başladık sonra... İstemiyordum gözlerinde koybalmak... Duymak istemiyordum sesini... Sen ısrarla soruyordun o inatçı tavrınla "Ne oldu?" diye... Ben ise "sevgilinle görüş" diyordum... "Bana ne ihtiyacın var ki? Gülmek istiyorsan git bir sirke iki üç palyanço izle" demiştim bir seferinde... Yüzüme kapanan telefonu unutmuyorum... Ardından çalan kapımı da... Senin gelişini de...
Ben sanırken sen bilmezsin diye benim haberim yokmuş... "Sen bilmezsin seni ne kadar sevdiğimi..." Duyduğum en güzel şeydi bu işte... Artık her gece dudaklarının arasından çıkan "seni seviyorum..." duyduğum en güzel şey...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder