"I will suffer
I will burn
Let hate prevail
Enslave my soul
But I'll never surrender"
Haftanın başından beri bu dizeler yankılanıyor evin içinde Andy LaPlegua'nın sesiyle. Kardeşim o diski PS3'e taktığından beri hastasıyız ikimizde ve sanırım uzunca bir süre de bizimle beraber olmaya devam edecek. Birkaç gündür kafama takılan bir konu var ve sebebi de bu şarkıyla başlayan ufak bir tartışma aslında. Kısaca olayı özetlemek istiyorum: Facebook'ta bir grupta bu şarkıyı paylaşıyoruz (Şarkı bu arada yeni çıkan DmC olarak kısaltacağım Devil May Cry oyununa ait) ve ben oyunu çok sevdiğimi anlatan birkaç cümle sarf ediyorum ve beğenen kişilerden tepki alıyorum(!) Onlar beğenmemiş bu oyunu hayranları olarak. Dikkatinizi çekerim "hayran"ı olarak.
Bir şeyi çok sevebilirsin. Onunla ilgili dergileri, haberleri, internette yayınlananları vs. takip edebilir ve beğendiğin şeyi sonuna kadar savunabilirsin. Buna karşı çıkmıyorum çünkü bizler de böyleyiz ancak hayranıyım diye karşı tarafa hakaret etmeye, onu aşağılamaya başlarsan kusura bakma da bir zahmet bırak bu işleri, çünkü artık samimi bulmuyorum yaptıklarınızı.
Takip ettiğim onlarca yazar, müzik grubu, anime ve video oyunu serisi var. Açıkça hayranı olduğum yapımlar da var. Bir zamanlar ben de ateşli bir hayrandım ancak şunun farkına vardım: Ortada bir emek var. İnsanlar düşünmüş, uğraşmış ve senin hayalini zor kurduğun bir şeyi gerçekleştirerek onu bizlere ulaştırmışlar. Ve sen hiç acımadan hayranıyım diye olmamış diyorsun. Adamlar hep aynı şeyi yapacak değil ya illa ki değiştirecekler, yeni şeyler deneyecekler. Biraz anlayışlı olun yahu!
Gerçi şöyle de bir durum var: Bizler belli bir meblağ harcayarak bu ürünlere ulaşıyoruz ve haklı olarak da insanlar aldıklarının onları tatmin etmesini bekliyorlar, hayranları ise diğerlerinden daha iştahla bunları beklemekte. Ancak siz onları tatmin etmekte başarısız olursanız otomatikman suçlu oluyorsunuz, beceriksizlikle suçlanıyorsunuz ve insanlar sizi çoğu mecrada yererek diğer insanları da etkiliyor ve sonuç; Başarısız satış rakamına sahip bir yapım.
Yukarıda bahsettiğim duruma istinaden şöyle bir cevabım olacak: O ürünlerin kaçı gerçekten alınıyor acaba? Ben gittim, DmC adlı oyunu satın aldım, gayet de beğendim birkaç şey haricinde "olmuş" bir yapımdı ve haklı olarak da farklı mecralarda bu şekilde yorumlar yaptım. Ancak bazıları (tartıştığım kişiler değil veya bilemiyorum) oyunu belli ki malum yöntemlerle elde etmiş ve beğenmemiş. Oyunu satın alırsın ve beğenmezsin amenna, ancak kuruş harcamadan (gerçi internet ve elektrik parası ödüyor değil mi?) o oyun hakkında yorum yapma gibi bir hakka sahip olduğunu düşünmüyorum. Elbette benim de o şekilde elde ettiğim pek çok şey var ancak dediğimi uyguluyorum. Beğenmediysem sadece bırakıyorum bir kenara. Bu yüzdendir ki artık internette veya sosyal yaşamımda insanların düşüncelerine başvurmuyorum. Araştırıyorum, konusu nedir, neyden bahsetmiş. Yayıncısının paylaştığı bilgilere bakıyorum ve bende merak uyandırıyorsa ediniyorum, etmiyorsa bana ne bi daha yüzüne bile bakmam. Belki bu yüzden birçok şeyi kaçırdım ve kaçırmaya devam ediyorum ancak en azından aldığım üründen tatminsizlik yaşamıyorum. Elbette ki arada beğenmediklerim oluyor ancak mantıklı şekilde nelerin olmadığını soruyorum kendi kendime, çamur atma veya hakaret etme gibi eylemlerde bulunmuyorum.
Anlattıklarımın çoğuna uysam da bazen benim de zıvanadan çıktığım durumlar oluyor ancak yavaş yavaş aşmaya başladım ve bir şeyi fark ettim; artık izlediklerimden/ oynadıklarımdan/ okuduklarımdan /dinlediklerimden çok daha fazla zevk almaya başladım. Aynını size de öneririm. Bir şeyi eleştirmeden önce onu iyice inceleyin. Neresi size göre neresi değil bunları belirleyin ve ondan sonra hakaret etmeden eleştirinizi yapın. Göreceksiniz ki sadece bu değişim bile sizde gelişmelere yol açacak.
Yeni şeylere açık olun ve eleştiriyi dozunda yapın. Böylelikle daha az sinir stres yaşarsınız. :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder